Baba-Oğul Sağlıkta Ortaklık
ANKARA’da Doç. Dr. Cem Şimşek (37), babası Prof. Dr. Halis Şimşek’in (67) mezun olduğu tıp fakültesini bitirip, onun görev yaptığı Hacettepe Üniversitesi Gastroenteroloji Bilim Dalı’na atandı. Baba-oğul, Gastroenteroloji Bölümü’nde yaklaşık 6 ay aynı odada hasta muayene etti. Doç. Dr. Cem Şimşek, babası emekli olduktan sonra da aynı odada hastalarının dertlerine çare bulmaya çalışıyor.
Prof. Dr. Halis Şimşek, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni 1973 yılında kazandı. Ardından okulda kalmanın ve iyi bir doktor olmanın hayalini kuran Şimşek, Hacettepe Üniversitesi’nde 1984 yılında uzman doktor olarak görev yapmaya başladı. Bir süre ABD’de eğitim alan Prof. Dr. Halis Şimşek, döndüğünde Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde 1990 yılında doçent ve 1996 yılında profesör unvanını aldı. Aynı yıl, sağlık bilimleri alanındaki çalışmaları ile Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırmalar Kurumu’ndan (TÜBİTAK) tarafından ‘Teşvik Ödülü’ kazanan Prof. Dr. Halis Şimşek’in oğlu Cem Şimşek ise 2007 yılında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni kazandı. Babasını kendisine rol model seçen Cem Şimşek, yurdun farklı yerlerinde doktorluk yaptıktan sonra, geçen yıl babasının görev yaptığı Hacettepe Üniversitesi Gastroenteroloji Bilim Dalı’na atandı. Halis ve Cem Şimşek, yaklaşık 6 ay aynı odada görev yaptı. Prof. Dr. Halis Şimşek’in emekli olmasının ardından ise oğlu Doç. Dr. Cem Şimşek babasının 46 yıl hasta baktığı Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’ndeki odasında hastalara şifa dağıtıyor. Halis Şimşek, yıllarca görev yaptığı odada oğlu Cem Şimşek’i ziyaret etti.
‘BABAM HEP ROL MODELİM OLDU’
Doç. Dr. Cem Şimşek, babasının odasında vatandaşların hizmetine koşmaktan son derece mutlu olduğunu belirterek, “Babamla burada birlikte çalışma fırsatım oldu. Aynı odayı kullandık. O gittikten sonra da yıllarca kullandığı odasını ben kullanmaya devam ediyorum. Benim doğumum da Hacettepe Üniversitesi Hastanesi’nde oldu. Kreşten sonra babam beni alırdı. Acil işlemler çıktığı zaman babamla beraber endoskopi ünitesine gelirdim. Acil işlemleri bazen monitörden, bazen uzaktan işlem odasına girmeden izlerdim. Bütün çocukluğum, gençliğim hep burada geçti. Ben hep küçüklüğümden beri doktor olmak istiyordum. Doktorluğun hem insanlara faydası hem araştırma açısından çok verimli olması dolayısıyla hep tıp istiyordum. Hacettepe de benim için 2’nci bir evdi. Hacettepe Üniversitesi’ni kazandığımdan beri ben de buradayım. Ben gastroenteroloji uzmanıyım. Gastroenteroloji oldukça geniş bir branş. Özellikle endoskopi alanında normalde cerrahi gerektiren işlemleri artık cerrahiye gerek kalmadan endoskopi yoluyla yapabildiğimiz için bu bana çok cazip geliyordu. Babam öğrenciliğimde, asistanlığımda hep benim en önemli rol modelim oldu. Onun da doktor olup bu bölümü seçmemde mutlaka etkisi var” dedi.
‘ODANIN HER TARAFINDA ANILARIMIZ VAR’
Hacettepe Üniversitesi’ne bir aidiyet duygusu taşıdığını belirten Doç. Dr. Cem Şişek, “Çocukluğumda hastaları babamı aradığında babammış gibi konuşup ‘Merhaba, ben Halis, neyiniz var’ diye sorardım. O zamandan beri aslında insanlara yardım etmek, doktorluk bana çok cazip geliyordu. Babamın odasında doktorluk yapmak çok güzel bir duygu. Pek çok şekilde oturmuştum babamın yanında. Çocuk olarak oturdum, asistan olarak oturdum. Şimdi de babam emekli olduktan sonra onun yerine oturuyorum. Tabi ki onun koltuğunda oturmak çok büyük bir sorumluluk ama çok mutluyum. Her zaman kapısında da ben emekli olana kadar onun adını tutacağım. Hem üniversiteye hem gastroenterolojiye çok ciddi bir aidiyetim var. Odanın ise her tarafında babamla birlikte anılarımız var. Odamız aslında bir anılar bütünü. O nedenle çok da toplamak istemiyorum. Her gün işe gelirken üzerimdeki bu sorumluluğu, anıları tekrar hatırlıyorum. Daha da mutlu oluyorum” diye konuştu.
‘ODADA OĞLUMU GÖRMEK OLAĞANÜSTÜ’
Prof. Dr. Halis Şimşek, oğlunun kendisi ile aynı bölümde görev yapmasının mutluluk verici olduğunu ifade ederek, “Cem’e küçükken ‘Adın ne’ diye sorduklarında ‘Doktor Cem’ diyordu. Cem 4-5 yaşına gelince bu sefer sorduklarında ‘Profesör Cem’ diyordu. Hep doktor olmak istedi. 1990 yılında Amerika’dan döndüğümde böyle yeni şeyler yapmak, araştırma yapmak, Hacettepe ve Türkiye’yi dünyada daha iyi yere getirmek ve tanıtmak için inanılmaz bir motivasyonum vardı. Şimdi bakıyorum. Cem’de aynı motivasyonu görüyorum. İşte Hacettepe’yi en iyi yere getirmek, ülkemizi en iyi şekilde temsil etmek motivasyonunu o da taşıyor. Tabii bu beni çok mutlu ediyor. Emekli olduğum odaya girdiğimde oğlumu da orada doktor olarak görmek olağanüstü bir şey. Bazen gidiyorum yanına, hastalara bakıyor, asistanlar geliyor yanına. Onu gözlemliyorum. Aynen benim 1990’lı yıllardaki durumumla, çalışma yoğunluğumla benzerlik gösteriyor. Bu inanılmaz bir mutluluk. Ben meslek hayatımda tanıyayım tanımayayım, her ihtiyacı olana yardımcı olmuşumdur. Bana ulaşan herkesin eğer bizim bölümde bir işi varsa mutlaka çözülmüştür. Cem, asistanlığından beri benim bu tavrımı bildiği için o da aynı şeyi yapıyor. Hep işi olanlar Cem’e gidiyorlar. Cem deyince ‘İşimiz vardı, yardım etti, aynı babasının oğlu’ diyorlar. Bu bir baba için çok güzel bir şey” ifadelerini kullandı.